Letonya Kılavuzu 3
Letonya ‘ya Erasmus Stajı için geldiyseniz minimum 2 ay boyunca, öğrenim için geldiyseniz de 6 ay kadar bir süre boyunca Letonya’dasınız demektir. Gezip kesinlikle görülmesi gereken yerleri daha öncesinde planlamadıysanız da dert etmeyin. Her yere gidebilmeniz için fazlasıyla zamanınız var. Ancak benim gibi pandemiye denk gelebilme durumunuz olursa da bir anda Letonya Erasmus maceranız yarıda kesilebilir ve gidemediğiniz yerler içinize dert olabilir. Gezip görme planını bu yüzden size bırakıyorum.
Riga’da sadece tarihi turistik yerleri gezeyim derseniz toplu taşıma araçlarını kullanmaya gerek bile yok. Şehir çok fazla büyük değil ve neredeyse gezilecek tüm noktalar Old Town içerisinde yer alıyor. Kapsamlı bir gezme planı oluşturmanıza gerek yok. Çünkü tüm güzellikleri yan yana sıralanmış şekilde bulabilirsiniz. Aralarında en fazla bir sokak mesafesi var ve bunu yürüyerek kat edebilirsiniz. Daha öncesinde telefonunuza indirdiğiniz internetsiz çalışan harita uygulamasını kullanarak ya da şehir meydanında gelen turistlere yardımcı olmak amacıyla bulunan ofislere uğrayarak resimli haritadan edinebilirsiniz.
Dilerseniz şimdi Letonya Erasmus macerasına Riga’yı gezmeyle başlayalım.
Town Hall Square
Riga’da gezmeye başlayacağınız en önemli nokta, Old Town’ın kalbi diyebileceğimiz Town Hall Square yani eksi şehir meydanı. Bu meydan; 1510 yılı Noel akşamında Karakafalar Evi içinde yapılan kutlamaların meydana taşması ve eğlenenlerin meydanda bulunan çam ağacına süs asmaları ile günümüze kadar ulaşan Hristiyan geleneğini başlattıkları nokta. Süslenen ve ardından yakılan ilk çam ağacının bulunduğu yer; 8 farklı dilde ‘1510 yılı Riga’nın ilk Noel Ağacı’ yazılı sekizgen plaka ile ölümsüzleştirilmiş. Meydanın tam ortasında; İmparator Şarlman’ın yeğeni olan ünlü şövalye St. Roland’ın, orijinali St. Peter’s Kilisesi’nde koruma altına alınan 1894 tarihli heykelinin replikasını görebilirsiniz. Ortaçağ havasını soluyabileceğiniz, gerçekten çok güzel bir meydan.
Melngalvju Nams (House of Blackheads):
Town Hall Square’de tüm dikkatinizi üzerine toplayacak olan yapı şüphesiz Melngalvju Nams diğer adı ile House of Blackheads yani Karakafalar Evi. Burası; yapımına 1433 yılında, Riga’da yaşayan ve ticari faaliyetlerde bulunan bekar Alman iş adamlarının burada lonca kurmasıyla başlanan ayrıca zenci iş adamlarının lideri Aziz Moritus’in dine karşı gelmesi sebebiyle başının kesildiği yer olmasından dolayı Karakafalar Evi olarak anılan bir yapı. 1941 yılında Nazi saldırılarından dolayı büyük çoğunluğu yıkılmış ancak Riga’nın 800. kuruluş yıl dönümüne istinaden 1999 yılında aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Binanın ön yüzünde; günü, ayı ve zamanın burçlarla olan ilişkisini de gösterme özelliğine sahip olan mavi renkte astronomik bir saat ve köşe kısımlarında ise mitolojik tanrılara ait heykeller bulunuyor. Günümüzde müze olarak hizmet veren mükemmel bir Ortaçağ Gotik Mimari örneği.
Dışardan görünüşü kadar içinin de adeta görülmek için çağırdığı müzeye biz de girmek istemiştik. Ancak 17:00’da kapanıyormuş buna dikkat etmediğimiz ve daha önce bilgimiz olmadığı için gezemedik…
St. Peter’s Church:
Schwab House ve Karakafalar Evi’ni karşınıza aldığınızda hemen solunuzda devasa kulesini göreceğiniz St. Peter’s Kilisesi bulunuyor. Asansör ile 72. metresinde bulunan platforma çıkarak manzaranın keyfine varma imkanı sunan 123 metrelik bir çan kulesine sahip. Günümüzde dini nikahlar, konserler ve sergilere ev sahipliği yapıyor. Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmış ve şehrin en eski kilisesi olma ünvanına sahip ayrıca gotik mimarinin değerli bir örneği. Kilisenin giriş ücreti; kuleye çıkmak için alacağınız bilet dahil 9 Euro.
Dome Cathedral:
Katedralin içerisinde; Riga’nın kurucusu Albert’in mezarı, onca badireden sonra günümüze ulaşmayı başaran orijinal vitray camlar ayrıca EF Walcker ve Sons tarafından 1882 yılında yaptırılan 6718 borulu Orta Çağ’ın en büyük org’u yer alıyor. Şansınız varsa ayda 2 kere ve saat 19.00’da düzenlenen büyüleyici org konserine katılabilirsiniz. Günümüzde ibadetlerin haricinde sergilerin de düzenlendiği bir müze olarak görevini sürdüren Alman Gotik Mimarisinin önemli bir örneği. Giriş ücreti 3 Euro. Eğer org konserine katılmak istiyorsanız; Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında düzenlenen org konserlerine kilise gişesinden alacağınız ve fiyatları 10-20 Euro arasında değişen biletler ile katılabilirsiniz.
Museum of the History of Riga and Navigation:
Dome kompleksine ait olan bina içerisinde, girişi katedralin hemen arkasında bulunan ve opsiyonel olarak ziyaret edebileceğiniz Museum of the History of Riga and Navigation yani Navigasyon Tarihi Müzesi bulunuyor. Bu müze, Baltık ülkelerinin en büyük koleksiyonuna sahip müzelerinden birisi olma özelliğini taşıyor. Müze içerisinde; 18. yüzyılda yaşamış olan Nikolas Von Himzel’in bilimsel ve sanatsal eserleri ile kişisel koleksiyonu, balmumu heykeller, savaş aletleri, 80 koleksiyona ait 500bin farklı eser, geçmiş dönemlere ait gemiler, haritalar, Letonya kültürüne ait ev dekorasyon modelleri, gemi modelleri ve kullanılan seyir aletleri sergileniyor. Tüm bunları yakından görme imkanı bulabileceğiniz bu değerli müzenin giriş ücreti 4.27 Euro.
Tre Fratelli (Three Brothers’ Houses):
Bu evler, Ortaçağ’dan 1955 yılına kadar restorasyona uğramadan ulaşmayı başarmış olan 3 değerli bina. Bu üçlü yapı; en başta ve 17 numarada yer alan 15. yy. tarihli Gotik beyaz renkli binadan, ortada ve 19 numarada bulunan 1. yy. tarihli sarı renkli Hollanda Maniyerizm tarzı binadan ve en son da 21 numarada bulunan 18.yy. başlarına tarihli ve Mimarlık Müzesi’ne ev sahipliği yapan yeşil renkli Barok binadan oluşuyor. Yapıldığı dönemlerde bir salon ve büyükçe bir depo olarak kullandığı için maliyeti düşürmek amacıyla pencereleri çok küçük boyutlarda yapılmış. Günümüzde ise içerisinde; yemekleri kötü, fiyatları yüksek bir kafe ve bir restoran bulunuyor. Şehrin en eski ve fotoğraf çekilebileceğiniz simgelerinden biri. Giriş ücretsiz.
The Cat’s House:
Bu yapı; Ortaçağ mimarisi ve Art Nouveau tarzının harmanlanmasıyla inşa edilmiş ve mimari güzelliğinin dışında bir de şehir efsanesi bulunuyor. Şöyle ki; Büyük Esnaf Lonca’sından kovulan ve loncanın hemen yanında evi olan bir esnaf, intikam alma amacıyla evinin çatısına kızgın görünümlü 2 adet kara kedi heykelini arkası loncaya dönük olacak şekilde yerleştirmiş, arkası dönük kedilerden rahatsız olan lonca yöneticileri kedilerin yönünün değiştirilmesi şartı ile esnafı tekrar loncaya kabul etmişler.
Central Tirgus (Central Market):
Bu hangarlar günümüzde Central Tirgus ya da İngilizce adıyla Central Market olarak biliniyor ve şehrin en büyük pazar alanını oluşturuyor. Hangarlar; 1. Dünya Savaşı başlamadan önce pazar alanı olarak belirlenen bölgeye, savaşın başlaması ile Almanlar tarafından Zeplin Garajı inşa edilmesiyle hayat bulmuş. Savaş bittikten sonra tekrar pazar alanına dönüştürülmüş ve birbirine bağlantılarının olması nedeniyle büyük bir alana sahip. Hangarların çerisinde; balık ürünleri, meyve sebze tezgahları, şarküteri tezgahları, kıyafet satılan tezgahlar gibi birçok reyon bulunuyor. Doğu Avrupa’nın en büyük kapalı pazar alanı olarak kabul ediliyor ayrıca içerisinde bir de çok uygun fiyatlı süpermarket bulunuyor. Gitmeden önce kesinlikle görmeniz gereken yerler arasında bulunuyor diyebilirim.
Latvian National Opera:
Mutlaka fotoğraf arşivinizde en az 1 karesi bulunması gereken, Pilsetas Kanalı kenarında yer alan Letonya Ulusal Opera ve Bale Binası. Burası; Romeo ve Juliet, La Boheme gibi ünlü opera performanslarını izleyebileceğiniz ayrıca içerisinde 3D salon da bulunan bir opera binası. Biletleri ortalama 7-10 Euro arasında satılıyor. İçine girmeseniz bile dışarıdan şöyle bir bakmadan geçmeyin derim.
Letonya’da Erasmus hakkında benim bahsedeceklerim bu kadar:) Letonya’da Erasmus ile ilgili daha detaylı bilgi için Letonya Kılavuzu ve Letonya Kılavuzu 2konu başlıklarını inceleyebilirsin.
Sevgiler.