İsviçre

İsviçre
Photo by Morgan Thompson / Unsplash

Herkese yeniden merhaba. Bugün sizlere İsviçre’ye yaptığım iki günlük geziden bahsedeceğim. Biz ulaşım yolu olarak 2 gün için araba kiralamayı tercih ettik. Arabayı Düsseldorf Havalimanı’ndan kiraladıktan sonra gezimize başladık. İsviçre’ye ulaştığımız günün akşamında öncelikle Zürih'e yaklaşık 40 km uzaklıkta olan Rhine Şelalelerini görmeye gittik. Ren Şelalesi olarak da geçen bu şelale, Avrupa'nın en büyük şelalesi olma unvanını taşıyor. Bu sebeple turistler tarafından büyük ilgi çekiyor. Şelale’nin etrafına kurulan doğal park alanı sayesine gezerken birbirinden büyüleyici manzaralara tanıklık edebilir ve harika fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Özellikle zaman ayırıp giderseniz asla pişman olmayacağınız gerçek bir doğa harikası.

Şelale’deki gezimizin ardından İsviçre’nin en büyük şehri olan Zürih’e geçtik ve şehir merkezini şöyle bir gezdikten sonra geceyi burada konaklayarak geçirdik.

Gezimizin ikinci günü çok daha hareketli geçti. Zürih’i gezmeye Zürih Gölü’nden başladık. Zürih, bu gölün çevresine kurulmuş bir şehir olduğu için bana birazcık İstanbul'u hatırlattı. Gölün çevresinde evler, yaşam alanları olmasına rağmen o kadar temizdi ki bazı yerlerde dibi görünüyordu. Kenarı kuğular ve uçuşan martılarla doluydu. Zürih'te genel olarak gördüğümüz her yer çok temiz, sakin ve huzurlu yerlerdi.

Gölün çevresinde birazcık dolaştıktan sonra bir kafeye oturduk ve orada yaşayan lokal halkla sohbet etme şansını yakaladık. İsviçre’de Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşça olmak üzere dört dil konuşuluyor. Konuşulan diller gidilen bölgeye göre değişiklik gösteriyor ancak genelde turistik bölgelerde halk İngilizce konuşabiliyor. Bu yüzden dil konusunda herhangi bir sıkıntı çekmiyorsunuz.

Biz kafeye geldiğimizde saat sabahın sekiziydi ve insanlar gölün bir kıyısından karşı kıyısına yüzme yarışması yapmaya başlamışlardı. Gencinden yaşlısına herkes o kadar mutlu, pozitif ve güler yüzlüydü ki o atmosfere hayran kalmamak elde değildi.

Kafede kahvaltımızı yaptıktan sonra uzunca bir yürüyüşün ardından göl kıyısından, yeşillikler içerisinde şehir merkezine doğru yürüdük. Burada kafelerin ve mağazaların olduğu kısımları ve kiliseleri gezdik. Ardından şehrin içinden geçen nehrin üzerindeki köprüde fotoğraf çekindik ve buradaki gezimizi sonlandırdık.

Zürih turumuzun ardından akşama doğru İsviçre'nin beşinci büyük şehri, İsviçre Konfederasyonunun ve Bern kantonunun resmi başkenti olan Bern’e geçtik. Burası bize her köşesiyle Orta Çağ'ı anımsatan bir şehir oldu. Şansımıza o gün birçok sanat gösterisinin yapıldığı bir festivale denk geldik. Önce Parlamento binasının önünde bulunan meydanda bir klasik müzik gösterisi izledik. Ardından salsa gecesine katıldık ve dans ettik. Son olarak da açık havada düzenlene ve genel olarak gençlerin katıldığı Rap tarzında bir canlı müzik performansını izledik. Sonrasında şehri gezdik ve yemeğimizi yedikten sonra Almanya’ya geri dönmek üzere yola koyulduk.

İsviçre benim için gerçekten bambaşka bir deneyim oldu. Hem sakin, güvenli ortamıyla hem güçlü ekonomisiyle hem de insanlarıyla ilerde nasıl bir yerde yaşamak istediğim konusunda bana yeni bir yol çizdi. Umarım sizler de bir gün bu muhteşem ülkeyi gezme fırsatını yakalayabilirsiniz.

Tekrar görüşmek üzere, sevgiler.