Avrupa Birliği Tarihçesi
Merhaba arkadaşlar, bu yazımda sizlere Avrupa Birliğini oluşturan anlaşmalar ve düşünceler hakkında genel bilgi vereceğim.
Aslında Avrupa Birliğine benzer fikirler eski çağlardan beri düşünülmüştür. Özellikle Roma İmparatorluğu’ndan sonra bir güç transferi olmuş ve dağılan bu imparatorluktan sonra oluşan birçok krallık Avrupa kıtası üzerinde hak iddia etmiştir. Oluşan birçok krallık gerek imparatorluk (Bizans İmparatorluğu, Kutsal Roma İmparatorluğu, Rus Çarlığı) gerek dini (Papalık, Hristiyanların oluşturduğu birlik diğer adıyla Christendom) yönden iddialarını güçlendirmeye çalışmıştır. Birleşmiş bir Avrupa fikri yukarıda da belirttiğim gibi bir güç yarışına dönüşmüş olsa da 19. yüzyıldan başlayarak evrilmeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nden ve Fransız ihtilalinde etkilenen birçok düşünür, Avrupa devletlerinin ve krallıklarının da iş birliği içerisinde bulunmasını ve birleşmesini özellikle ekonomik ve diplomatik alanlarda birlik olması gerektiğini savunmuştur. Nitekim Victor Hugo ABD’yi örnek alarak bir Avrupa Birleşmiş Devletleri fikrini ortaya atmış, 1849 Uluslararası Barış Kongresi’nde “Bir gün göreceğiz ki kıtamızın tüm devletleri bir Avrupa kardeşliği kuracaktır. Göreceğiz ki Amerika Birleşmiş Devletleri ve Avrupa Birleşmiş Devletleri okyanus ötesinden birbirine el uzatacaktır.” demiştir.
ABD’nin büyüyen ekonomisine karşılık Avrupa devletlerinin de bu büyümeyi yakalaması ve geride kalmaması için, Keynesyen makroekonomik teorisini de oluşturan John M. Keynes de Avrupa devletleri arasında serbest piyasanın oluşturulmasını ve tarifelerin kaldırılmasını savunmuştur. İlerleyen yıllarda Pan-Europa Hareketi ile Richard von Coudenhove-Kalergi daha modern bir birlik temellerini atmaya başlayarak bu fikirleri daha da sağlamlaştırdı. Nitekim 1. ve 2. Dünya Savaşları engellenemese de savaşlardan ve bu savaşların getirdiği yıkımlardan yorulan Avrupa milletleri bir barış ve birliktelik arayışına yönlenmiştir.
2. Dünya Savaşı sonrasında 1950’de Robert Schuman, “Savaşı düşünülemez ve maddi olarak imkânsız kılmak” için Avrupa Kömür ve Çelik Antlaşması’nı oluşturan, Schuman ve Europe Beyannameleri’ne önderlik etmiştir. Bu antlaşma İtalya, Fransa, Almanya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda tarafından imzalanmıştır. Jean Monnet ve Paul Henri-Spaak’ın başkanlığını üstlendiği Avrupa Birliği’nin ilk enstitülerini; AB Komisyonu’nu ve Avrupa Parlamentosu’nu oluşturmuştur. Savaş endüstrisinin ana kaynaklarını oluşturan kömür, çelik ve benzeri hammaddelerin, Avrupa’yı yeniden inşa etmek için eşit bir şekilde dağıtılarak kullanılması hedeflenmektedir. Bu antlaşma 2002 tarihinde sonra ermiştir. İlerleyen yıllarda 1957’de Roma antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (EEC) ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) kurularak serbest piyasaya geçişin hızlanması, gümrük birliğin oluşması, nükleer enerjinin denetimli bir şekilde kullanılması ve iş birliğinin diğer sektörlerde de artması için yasalar ve kurallar belirlenmiştir.
İlerleyen yıllarda asıl atılım Tek Senet Anlaşması (1986) ve Maastricht Antlaşması (1993) ile yapılmıştır. Bu antlaşmalar ile AB günümüzdeki halini almaya başlamış, iç pazarın oluşması, dış politika, güvenlik, hukuk ve politika alanlarında iş birliği artırılmıştır. Özellikle Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu olarak adlandırılan bu yapı artık Avrupa Birliği olarak değiştirilmiştir. Bu anlaşmalardan sonra gelen Amsterdam Antlaşması (1999) ve Nice Antlaşması (2001) ile üyelik, vatandaşlık, enstitüler arası güç ayrılığı, oy dağılımları gibi konularda düzenlemeler yapılmıştır. Son olarak da Lizbon Antlaşması (2007) ile anayasal düzenlemeler yapılmıştır.
Avrupa Birliği kurumları hakkında Furkan Emre Çakıroğlu’nun yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Sizlere AB’nin genel bir tarihçesini aktarmak istedim, umarım beğenmişsinizdir. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.