Strazburg'da Bir Gün

Merhaba arkadaşlar, bu yazımda sizlere Fransa’nın Almanya sınırında bulunan eşsiz güzelliğe sahip kenti Strazburg’a yaptığım günü birlik geziden kısaca bahsetmek isterim.

Ben Strazburg’a, Düsseldorf’tan otobüs ile 7 saatlik bir yolculuk sonrasında vardım.

İlk durağım büyüleyici gotik mimarisiyle Notre Dame Katedrali oldu. Yüksekliği 142 metre olan katedral şehrin adeta başyapıtı.1647-1874 seneleri arasında dünyanın en uzun yapısı olarak kayıtlara geçmiştir. Goethe, katedrali ‘’Tanrı’nın son derece yüksek geniş yayılan bir ağacı’’ olarak tanımlamış.

Katedrali gördükten sonra,  bir fransızın tavsiyesiyle şirin bir pastacıda kruvasan yiyerek kahvaltımı yaptım.

Ardından La Petite France diye anılan Unesco Dünya Kültür Mirasları listesinde bulunan nehrin çevrelediği büyük ada parçasını gezdim. Gezerken en keyif aldığım, her karesini fotoğraflamaya çalıştığım bir yerdi.

Daha sonra şehrin simge yapılarından biri olan nehrin dört kolu üzerinde konumlanan dört kulesi ve üç bölümü olan Pont Couvertsi gezdim. Yapıldığı dönem köprülerin üzerinde bulunan, askerlerin kaleyi korumak amacıyla hizmet ettiği, ahşap bir çatı ile örtülü  olmasından dolayı ismi de bu anlama gelen örtülü/kapalı manasındadır.

Strazburg’a gelmişken Avrupa Parlamentosunu görmeden dönmek olmaz diyerek, parlamentoya gitmek üzere Pont Couvertsten ayrıldım.

Bina dışarıdan devasa ve heybetli duruyor, üstelik girişi ücretsizdi. Parlamentonun içini gezerken etrafta sizi yönlendiren tabelalar bulunuyor, duvarlarda eski yıllarda parlamentoda bulunan siyasilerin toplantılar sırasında çekildiği fotoğraflar ve altında kısa açıklamalarıyla kat boyunca size eşlik ediyor. Dışarıdan büyük dursa da benim ziyaret ettiğim kısımlar daha azdı, kayda değer olarak konferans salonunu görmek beni etkiledi.

Parlamento binasındaki turdan sonra oraya yakın ve Strazburg’un en ünlü parkı olan Parc de l’Orangerie ye uğradım. Kentin en eski parkı olarak geçiyor. İçinde hayvan barınağı, geniş bahçeleri ve yürüyüş parkurları mevcut. Parkta birkaç saat geçirdikten sonra tekrar merkeze döndüm.

Hava kararmışken katedral ve civarı ışıklarla daha farklı bir havada ve haftasonu olmasından dolayı da turistik olarak kalabalıktı.Son saatlerimi de merkezde gezinerek geçirdikten sonra, otobüsümün gelmesine yakın durağa geçtim.

Bir günlük küçük bir Fransa havası alarak şehirden mutlu ve yorgun ayrıldım. Mutlaka herkesin uğraması ve görmesi gereken çok tatlı bir yer olduğunu düşünüyorum.

Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim, bir sonraki  yazımda görüşmek dileğiyle.