Paris'e İlk Bakış

Merhabalar, bugün size Paris'e nasıl gittiğimden, şehrin atmosferinden, mağazalarından ve hediyelik eşya marketlerinden bahsedeceğim. Paris'e gitme fikri 3 hafta önceden kafamda yer etmişti. En ucuz yolla nasıl gidebilirim diye düşünürken Ryanair, Flixbus ve Flixtrain gibi sitelerde araştırmalar yaparak yaklaşık 45 Euro gibi bir fiyata gidiş dönüş yolculuğu bulmayı başardım. Flixbus'tan bulduğum bu yolculuk sabah saat 7.30'da başlayıp gece 2.40 otobüsüyle son buluyordu. Böylelikle kalacak yer için para ödememe de gerek kalmadı. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi çok yorucu bir geziydi. Buna rağmen her anına değerdi. Hem yeni bir ülke hem de o ülkenin şehrinin Paris olması bütün o handikapları yok etti. Yaklaşık 10 saatlik yolculuğun ardından Paris'te indim ve inanmayacaksınız ama Ngolo Kante'yi parkta spor yaparken gördüm. Gidip selam vermek istedim ama önceden çok utangaç olduğunu duymuştum. O yüzden onu rahatsız etmeden yanından geçtim.

Parktan çıkar çıkmaz hediyelik eşya satan mağazalar sizi karşılıyor ve içeride gerçekten anı olarak kalmasını isteyeceğiniz çok şey var. O sokağı da geçtikten sonra karşınıza filmlerden aşina olduğunuz kafeler ve dükkanlar karşınıza çıkıyor. Ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta da Paris'in gerçekten pahalı bir şehir olduğu. O yüzden yolculuğa çıkmadan önce yanınıza alabildiğiniz kadar yiyecek ve içecek almalısınız. Ben yola çıkarken soğuk sandviç, bisküvi, tatlı çerez, bol bol tütün, su ve kahve aldım. Eğer kafeye oturmak isterseniz de Bordoux şarabını denemenizi tavsiye ederim. Yemek yiyecek yer arıyorsanız Champ Ellysse sokağında Five Guys adlı mekandan hamburger yemenizi tavsiye ederim. Çünkü öğleden sonra yemek yiyecek yer ararken bir mekana oturdum ve küçük bir hamburgere 10 euro gibi bir bedel ödedim. Umarım Paris'e ilk bakış yazım sizin için faydalı olur. Okuduğunuz için teşekkürler.