Kopenhag Gezisi
Kuzey Avrupa'nın incisi olarak bilinen Kopenhag'a yaptığım 2 günlük gezinin ardından hayran kaldığım yerleri paylaşmak istiyorum. Bu huzur dolu başkent, tarihi dokusu, zarif mimarisi ve sıcakkanlı atmosferiyle beni kendine çekti.
İlk günü şehrin merkezinde geçirdim. Sabahın erken saatlerinde Nyhavn Limanı'na gittim. Renkli evlerin ve ahşap gemilerin süslediği bu bölge, adeta bir masal dünyasına benziyordu. Limanda gezinirken, kafe ve restoranların hoş atmosferine kapıldım. Ardından, Amalienborg Sarayı'nı ziyaret ettim. Kraliyet ailesinin yaşadığı bu saray kompleksi, muhteşem mimarisiyle büyüleyiciydi. Belçika'nın ünlü heykeltıraşı Bertel Thorvaldsen'in yarattığı Kopenhag Denizci Anıtı da burada yer alıyor ve görülmeye değerdi.
Öğleden sonra, ünlü Little Mermaid Heykeli'ni ziyaret etmek için Langelinie Parkı'na gittim. Heykel, Hans Christian Andersen'in ünlü masalından esinlenilerek yapılmıştı. Deniz kenarındaki bu semt, rüzgarın saçlarımı okşadığı ve denizin dinginliğini hissettiğim bir yerdi. Akşamüzeri, Tivoli Bahçeleri'ne gittim. Hem eğlence parkı hem de bahçe olan bu yer, renkli ışıklar altında dolaşmak ve heyecan verici atraksiyonları denemek için harika bir yerdi.
İkinci günü, Modern Sanat Müzesi (Louisiana Museum of Modern Art) ziyaretiyle başladım. Kopenhag'a trenle kısa bir mesafede bulunan bu müze, çağdaş sanat eserlerini benzersiz bir şekilde sergiliyordu. Öğleden sonra, Christiansborg Sarayı'nı ve Kopenhag Kalesi'ni ziyaret ettim. Her iki mekan da Danimarka'nın tarihi ve siyasi önemini yansıtıyordu. Kalede şehir manzarasının tadını çıkarmak, tüm şehri gözler önüne seriyordu.
Kopenhag'ın geleneksel ve modern dokusunun harmanlandığı bu iki gün boyunca, şehrin sakin atmosferi ve zarif güzellikleri beni etkiledi. Şehirdeki her anımda, Danimarka kültürü ve yaşam tarzını daha derinden hissettim. Kopenhag, tarihi ve çağdaşlığın mükemmel bir karışımını sunarak, unutulmaz bir hafta sonu kaçamağı sağladı.