Köln

Köln
Photo by Nikolay Kovalenko / Unsplash

Herkese merhabalar, bugün sizlere Almanya’nın dördüncü, Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinin ise en büyük şehri olan Köln’e yaptığım geziden bahsedeceğim.

Tren istasyonunda iner inmez sizi Köln denilince ilk akla gelen yer olan Dom Katedrali karşılıyor. Öyle ki daha istasyona gelmeden sizi etkileyecek bir yapıya sahip olan bu katedralin inşası yaklaşık 632 yıl sürmüş. O kadar büyük bir özenle yapılmış ki burası hayatımda gördüğüm en büyük ve en etkileyici katedrallerden biri oldu. Gerek dış yapısıyla gerekse iç yapısıyla büyüleyici bir gotik mimariye sahip olan bu katedral, şehrin merkezinde yer aldığı için aynı zamanda harika bir manzaraya da sahip. Belirli bir ücret karşılığında merdivenleri kullanarak kuleye çıkabilir ve eşsiz Köln manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.

Köln Katedrali’ndeki turumuzdan sonra Farina Haus isimli bir müzeye gittik. Bizim gittiğimiz gün giriş ücretinde indirim olduğu için müzeyi 5 Euro gibi bir ücretle gezme şansını yakaladık. Bu müzede Eau de Cologne’nin, Farina isimli kokunun heyecan verici tarihini öğrenme fırsatımız oldu. Kolonya, asıl adını dünyada ilk kez üretildiği Almanya'nın Köln şehrinden alıyor. Kelime anlamı ise Fransızca'da Köln Suyu anlamına gelen 'Eau de Cologne'. Napolyon ve Lady Diana gibi isimlerin de kullandıkları, Farina ailesinin ürettiği kokunun geçmişini keşfettiğimiz keyifli bir tur yaptık. İngilizce konuşan bir rehberle birlikte yaptığımız turun sonunda interaktif bir aktivite olarak bize verilen doğal kokuların ne olduğunu bulmaya çalıştık ki oldukça eğlenceli bir etkinlik oldu. Son olarak müzeden ayrılmadan önce hepimize orijinal parfümden minik bir şişe hediye edildi. Bizim için gerçekten çok farklı bir deneyimdi. Koku meraklılarına bu müzeyi görmelerini şiddetle tavsiye ederim.

Sonraki planımız Çikolata Müzesi’ni görmeye gitmekti ama biz gittiğimizde müze kapalıydı ve içerisinde özel bir etkinlik düzenleniyordu. Bu yüzden müzeyi gezemedik ancak müzenin hemen yanındaki dönme dolaba binerek eşsiz manzaranın tadını çıkarıp Köln’ü çok daha geniş bir açıdan gözleme şansını yakaladık.

Dönme dolap turumuzun ardından Ren Nehri’nin üzerindeki Hohenzollern Köprüsü’ne geçtik. Burası hem trenlerin hem de yayaların geçebildiği oldukça büyük bir köprü. II. Dünya Savaşı esnasında gerçekleşen bombardımanlardan hasar almadan kurtulan tek köprüde yürümek, oldukça heyecan verici bir aktivite oldu. Köprüden geçerken göreceğiniz rengarenk asma kilitler, burayı ziyarete gelen on binlerce çift tarafından aşklarını ölümsüzleştirmek için köprünün korkuluklarına asılmış. Bu kilitler köprüye bambaşka bir hava katmışlar.

Son olarak arkadaşlarımla birlikte Ren Nehri’nin etrafında kısa bir tur atıp gün batımını izledik ve gezimizi sonlandırdık. Bizim bunun için pek vaktimiz olmadı ancak siz eğer isterseniz burada bulunan tur gemileriyle Ren Nehri üzerinde 2 saatlik bir Köln turu yapabilirsiniz. Öğrenciler için indirimli biletlerden faydalanmayı unutmayın.

Benim Köln ile ilgili elde ettiğim deneyimlerim bu kadardı. Umarım Köln’e gitmeyi düşünenler için faydalı bir yazı olmuştur. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sevgiler.