Almanyadaki Türkler
Öncelikle bilinmesi gerekiyor ki Türklerin başlangıçtaki göç amaçları ve yönelimleri ile şimdiki amaçları ve yönelimleri aşırı derecede farklıdır. 1960 yılı itibariyle Almanya’ya yaşanan işçi göçlerinde çoğunluğu oluşturan Türkler, misafirlik rolünü gerisinde bırakan bir seviyeye çıkmış olsalar da halen ilk amaç ve yönelimleri yönünden tartışılmaktadır. İlk etapta her iki hükümetinde planlamasında kalıcı olmayan bir çalışma sürecini temel alan bu göç fikri, gelinen süreçte ilk planlanandan daha ziyade devamlı hale gelmiştir. Bunda en büyük etken ilk etapta iş gücü bünyesinde katılanların zaman içinde ailelerinin de dahil olmalarıdır. Ailelerin de katılımıyla birlikte hem maddi hem de eğitsel olarak daha iyi olanaklara sahip olmalarından dolayı geçici göç amacı da yerini sürekliliğe bırakmış ve bu da bir sorun olarak tartışılmaya başlanmıştır.
Gelişen teknoloji ile birlikte kültürel iletişim ağlarının kuvvetlenmesi kültürler arasında bir köprü görevi görmüş ve gurbettekilerin memleket özlemini bir nebze de olsa hafifletmiştir. Zamanla Türkler kendi kültürlerini yaşadıkları ortama taşımış ve kendi kültürleri içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Türkler kendi kültürlerini yaşam alanlarına taşımış olmalarına rağmen birçoğu Alman vatandaşlığına geçip birçok girişimde yer almış ve statü olarak oldukça değişmiştir. Sadece statü olarak değil ekonomik olarak da aşırı derecede değişmişlerdir. Hem göçmenler açısından hem de ülkeler açısından gelinen noktada bu sorunlara sıradan göçmen sorunları gibi bakmanın yetersiz olacağı aşikârdır. Türkler ve diğer göçmenler arasındaki formel yapılandırmalar, geride bırakılan zaman ve deneyimlerden elde edilenlere rağmen siyasi, hukuki, kültürel ve ekonomik açıdan ilerlemenin seyrekliği bu tartışmaları olağan bir duruma getirmektedir. Toplumun temel yapısına dâhil olmaya çalışan Türkler yaptığı evlilikleriyle süreklilik amaçlarını göstermelerine rağmen kamusal imkânlardan faydalanma ve bilinçlenme noktasında halen yetersiz kalmaktadır. Oluşan sorunları dile getirmenin yanı sıra bu sorunlara neden olan etkenleri de yok etmek için belli planlamalar üretme bilinci canlı tutulmalıdır.